Neden?
İlahi Komedya dünya edebiyatında bir başyapıttır. Benim de klasiklerim arasındadır...
Dil öncelikle bir iletişim aracı, fakat aynı zamanda gerçekleri ve hayatı inşa ve aynı zamanda yıkım aracıdır. Bu açıdan dil hem yapıcı hem de yıkıcı bir fonksiyona sahiptir. Barış dili yapıcı, fakat çatışma dili ise yıkıcıdır. Toplumsal anlam ve kültürel diyalogda bir araç olan dil, barışın inşasında, gelişmesinde ve sürdürülebilirliğinde kritik bir rol oynar.
Barış sadece şiddetin ve çatışmanın yokluğu değil, aynı zamanda özgürlüğün, hukukun, demokratikleşmenin, eşitliğin, huzurun ve özgüvenin toplumun tüm kesimleri ve bireyleri tarafından hissedilmesi ve yaşanması halidir. Gerçek barış, insanoğlunun tarih boyunca peşinde koştuğu ve siyaset biliminin sürekli aradığı bir idealdir. Gerçek bir barış diğer bütün siyasi, ekonomik, kültürel ve tarihi gerçeklerin yanında öncelikle dil ile başlar.
Dil hem çatışma öncesi, hem çatışma sürecinde hem de çatışma sonrası barış süreçlerinde işlevsel bir unsurdur. Dil ve söylem çatışmayı ürettiği ve körüklediği gibi, çatışmanın son bulması ve çözülmesinde de en etkili araçtır. Çatışma günlük hayatın kaçınılmaz bir olgusudur. İnsanın olduğu her yerde, çıkar ve değerler çatışır ve dolayısıyla çatışma ortaya çıkar. Her gün evde, okulda, iş yerinde, sokakta, çarşıda onlarca çatışmayı yaşarız ya da onlarcasına şahitlik ederiz. Bunların bir kısmını çözer bir kısmıyla yaşamaya devam ederiz. Bu nedenle, çatışma hayatımızın doğal bir parçasıdır. O nedenle, aslolan çatışma değil çatışma yönetimidir. Bir çatışmayı iyi yönetirseniz iyi sonuç alırsınız, kötü yönetirseniz de kötü sonuç alırsınız. Tam da bu noktada, dil devreye girer ve çatışma yönetimi ya da barış süreçlerinin ilk ve en önemli adımlarından biridir. Bu kapsamda iki seçenek var: ya çatışma dilini kullanarak çatışmayı derinleştireceğiz ya da barış dilini kullanarak çatışmayı (barışa) dönüştüreceğiz.
Çatışma dili suçlayıcı, aşağılayıcı, ötekileştririci, düşmanlaştırıcı ve yıkıcıdır. Toplumları böler, ayrıştırır, nefreti körükler, önyargıları besler ve çatışmayı derinleştirir. Oysa barış dili kapsayıcı, kabullenici, yapıcı, birleştirici ve eşitlikçidir. Toplumları birleştirir, empati kurar, çatışmayı sonlandırır, barışı ve sevgiyi inşa eder.
Dil ile toplumsal algılar ve gerçeklikler inşa edilir. Uluslararası İlişkiler teorilerinden inşaacılık (Constructivism) ve post yapısalcı teoriler dilin ve söylemin algı ve gerçekliği inşa süreçleri ve etkisi üzerinde dururlar. İnşaacılığa göre, ortada var olan ve keşfettiğimiz bir şey yok. Aksine her şeyi dil ve söylemle inşa ederiz. Diğer faktörlerle birlikte buna sosyal inşacılık derler. O nedenle, barış inşası için negatif bir dil kullanmaktan kaçınılmalı ve pozitif bir dil kullanılmalıdır. Postyapısalcı teoriler de özellikle post-modernist yaklaşım da gerçeği ve algıyı inşada söylemin gücü ve etkisine vurgu yapar.
Bu çerçevede, toplumsal barış ve harmoninin sağlanmasında dil, söylem, sanat ve edebiyatın çok etkili bir araç olduğu açıktır. Özellikle siyasetçiler, sanatçılar, kanat önderleri, din görevlileri, gençlik modelleri ve özellikle medyanın kullandığı dil, barış süreçlerinin sürdürülebilirliği açısından önemlidir. Bu kişi/gruplar çatışma dilini tercih ederlerse toplum çatışır, barış dilini tercih ederlerse toplum barışır.
Bu kadar kolay mı? diye bir soru akla gelebilir. Evet, bu kadar kolay. Bütün savaşlar basit bir fikir ayrılıyla başlar. İyi yönetilemezse savaşa dönüşür. Bütün barış süreçleri de basit bir barış imgesiyle, bir kapsayıcı söz ve davranışla başlar ve iyi bir yönetimle yaygınlaşır.
Barış süreçlerine barış dilini kullanarak ancak toplumsal derinlik ve destek sağlayabilir. Toplum önderleri ve medya barış dilini kullanarak ancak bu süreçlere olumlu katkı sağlayabilir. Barış sürecine bile barış diyemeyen bir dil ile barış zor sağlanır. Bu minvalde, Türkiye’de yeni başlayan “terörsüz Türkiye” süreci tarihte benzeri az bulunan negatif bir kavramsallaştırma örneğidir. Hatta bu nedenledir ki 7-8 ay olmasına rağmen bu sürece toplumda ciddi bir sahiplenme görmek zor. PKK silah bırakıyor, Bahçeli Apo gelsin Mecliste konuşsun gibi ciddi, köklü ve ileri adımlar ve söylemler bile toplumda bir coşku oluşturamuyor. Medya ağır bir çatışma dilini kullanmaya devam ediyor. Süreci içselleştirmeyenler bunu fırsat bilerek bu çatışma dilini en ağır şekilde işlemeye çabalıyor. Gerçekten bir sonuç bekleniyorsa bu çatışma dili öncelikle terk edilmelidir. Birbirini aşağılayacak uzlaşamazsınız. Birbirinize hakaret edercesine bir dil kullanarak barışamazsınız. Herkes kendisini haklı, pozisyonunun doğru bularak, süreçten kendisine bir başarı ve zafer çıkararak bir noktada buluşamaz. Aksine empati kurarak, kapsayıcı ve yapıcı bir dil ile ancak yol alınabilir.
Bu sorunları fark eden Bahçeli nihayet süreci yönetecek olan komisyona “Birlik ve uzlaşma komisyonu” önerisiyle bu dil sorununa çare aramaya çalışıyor. Fakat bir kısım medyanın dili hala çok kirli ve çatışmacı. Adeta barış değil, çatışma istiyoruz dercesine ötekileştirici ve aşağılayıcı bir dilde ısrar ediyor. Toplumu kutuplaşmaya devam ediyor. Tek taraflı yayın ve tahakkümcü anlayışı savunuyor. Oysa sorumlu gazetecilik ve özgür bir medya, farklılıkları zenginlik addeder ve farklı fikirlerin yayılmasına aracılık ederek toplumsal uzlaşı ve anlamaya pozitif katkı sağlar.
Tarihten de biliyoruz ki, sözün büyüsü bazen kılıçtan güçlüdür. “Cahiliye döneminde Mekke’nin şiir pazarlarında, bir şairin kelamı bir kabilenin itibarını yerle bir edebilir ya da onu birleştirici bir güce dönüştürebilirdi”(Lee). Bugün de dil, söylem, şiir, edebiyat, sanat ve kültür; barışın en güçlü taşıyıcılarıdır. Empati kurmadan, kucaklayıcı bir dil kullanmadan, gönüllere dokunmadan, hafızaları onarmadan, önyargıları silmeden barış kurulamaz.
Bugün eğer bu topraklara kalıcı bir barış gelsin istiyorsak, önce kelimeleri onarmalıyız. Kapsayıcı ve güçlü bir barış dilini yeniden inşa etmeliyiz. Yeni bir söz dağarcığına, yeni bir hikâyeye, yeni bir rüyaya ve yeni bir umuda ihtiyacımız var.
Çünkü barış, önce dilde başlar. Ve ancak gönüllere ulaşabilen bir dil, gerçek bir barışı mümkün kılabilir.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Yorumlar (0)