DİJİTALLEŞME ÇAĞINDA DÜŞÜNMEK YA DA DÜŞÜNMEMEK

A+
A-

Dijitalleşme hayatımızın her alanını şekillendirmeye devam ediyor. Her gün yeni gelişen teknolojilerle hayatımıza yeni araç ve gerekçeler giriyor ve giderek hayatımız hızlanıyor, otomatikleşiyor, akıllanıyor(!) ve yüzeyselleşiyor. Teknoloji bir araç, onu kendini geliştirmek, bilgi ve sanatta ilerlemek için de kullanabiliriz, daha çok eğlence ve boş zaman faaliyeti olarak da değerlendirebiliriz. Bu süreçte, oyun-eğlence ve araştırma-geliştirme dengesini kuranlar karlı çıkacak ve oyuna dalanlar oyun da zararlı çıkacaktır.

Dünyada internette geçirilen süre ortalama günlük yedi (7) saattir ve bu sürenin %80’i maalesef sosyal medyada harcanmaktadır. Yani dünya bir bütün olarak siber teknolojiyi yararlı kullanamıyor. Yine günlük internette ortalama 10 milyar GB üzerinde bir bilgi üretiliyor. Fakat tüm bu bilginin yararlı ve doğru bilgi olduğunu söylemek mümkün değil. Bu kadar devasa bir bilgi yığını içinde en yararlı, faydalı, ve bize katkı yapacak olan bilgiyi seçmek, ya da ona dayanmak oldukça zor. O nedenle, dijital vatandaşlık eğitimi tarzı eğitimlerin de üzerinde durduğu bazı dijitalleşme dönemi becerileri var. Bu beceriler arasında kimisine göre ve anlayışıma göre de, en gerekli olanı eleştirel düşünme becerisidir. Bu yetenek, bilgi kirliliği içinde doğruyu yanlıştan ayırabilmenin pusulası niteliğindedir.

Fakat bir sorunumuz var: Eleştirel düşünmenin altın çağını yaşaması beklenirken, insanlar düşünmeyi neredeyse tamamen terk etmeye başladı. Bir soruyla karşılaştığımızda artık önce zihnimizi değil, doğrudan chatgpt ve gemini gibi üretici yapay zekâ uygulamalarını çalıştırıyoruz. Bir sorunu anlamak, bilgi kaynağını araştırmak, altında yatan felsefeyi kavramak, inancımız ve ahlakımızla örtüşen bilgiye ulaşmak yerine, başkası tarafından hazırlanmış, hatta yönlendirilmiş bilgiye yöneliyoruz. Bugün bizler için bilgiyi işlemek değil, bilgiye ulaşmak daha öncelikli hale geldi.

Bu tür kolaya kaçma ve yorulmadan isteğimize ulaşma gibi davranış biçimi, bir bakıma insan doğasının konfora eğilimli yapısıyla açıklanabilir. Kolaycılık, her zaman daha cazip olmuştur. Tıpkı komplo teorilerinin toplumun rasyonel yapısıyla ters orantılı olarak cazibeli olması gibi. Orada da insanlar düşünmek yerine, başkasının düşündüğü, işimize gelen ve fakat irdelense mantıksız ve gereksiz açıklamalar olmasına rağmen, toplumların okumayan, düşünmeyen ve bunları sorun bile yapmayan kesimlerinde çokça taraftar bulması gibi. Fakat uzun vadede bu düşünmeme hali, bu rahatlık ve kolaycılık durumu insanlığa ciddi bedeller ödetebilir. İnsan beyni kullanılmadıkça küçülür, körelir ve işlevini yerine getiremez duruma düşer; bu, doğanın basit ama acımasız yasalarından biridir. Eğer bu gidişat sürerse, gelecekte düşünmeyen, sorgulamayan ve kararlarını tamamen makinelerin yönlendirmelerine teslim etmiş bir insanlıkla karşı karşıya kalabiliriz. Başka bir ifade ile, robotlaşan insanlarla karşılaşabiliriz. NŞA’da herkes robotların insanlaşmasından, yani kodların ötesine geçip düşünen varlıklar olmasından ve insanlığa hükmetmelerinden korkar, fakat asıl tehlikeli olan şey, insanların düşünmeyi bırakması, kolayca makinelere teslim olması ya da robotlaşmasıdır. Kullandığımız araç ve gereçler akıllandıkça bizim akılsızlaşma riskimiz büyüyor.

Biraz abartmak gerekirse, bugünün “dijital konfor” tutkusu, sadece zihinsel geriliğe değil, yarının “fiziksel evrimine” bile yön verebilir. Kafasını kaldırmayan, sürekli ekrana bakan insanlar kamburlaştıkça, evrim bizi geri vitese takabilir: Belki de bir gün tekrar dört ayak üzerinde yaşamaya başlarız; tabii hala insana benziyorsak. Sokaklarda ve caddelerde etrafımızı gözlemlersek, bu sürecin çok daha hızlı işlediğini fark etmek zor değil.

Yapay zekânın sunduğu olanaklar elbette azımsanamaz. Mühendislikte, eğitimde ve bilimde çığır açan gelişmelere imza atıyor. Ancak bu gelişmelerin arkasında hâlâ eleştirel düşünen, vizyoner insan beyinleri var. Gerçekten düşünen, sorgulayan, bilgiyle yetinmeyip onu yeniden üreten bireyler… Ne yazık ki bu tür insanlar yapay zekâ çağında çok azınlık olacak gibi görünüyor. Bunun önüne geçmenin yegane yolu, çok geç olmadan eğitimin her safhasına eleştirel düşünmeyi yerleştirmekten geçiyor. Ulus devletler ve genelde otoriteler uzun bir zaman fazla düşünmeyen, itaatkâr vatandaşlar üretmeyi tercih ettiler, fakat bu tercih devam ederse o fazla itaatkâr vatandaşlar, kendilerinin değil, makinaların ve uygulamaların kölesi olacak.

Zihinsel tembelliğin yaygınlaşmasıyla birlikte, yapay zekânın insan düşüncesi üzerindeki etkileri daha da derinleşecek. Sadece ne düşündüğümüz değil, nasıl düşündüğümüz, hatta düşünüp düşünmediğimiz bile değişiyor. Bu dönüşüm, sadece entelektüel bir sorun değil; toplumsal, siyasal ve hatta fiziksel bir tehdit haline gelebilir.

Dijitalleşmenin, özellikle yapay zekânın bizi uçurabileceği tartışıldı hep. Evet, doğru, fakat bu uçuşun yönü önemli. Bilgiyle beslenen, düşünme kaslarını sürekli geliştiren bir toplum, bu teknolojiyi geleceğe kanat açmak için kullanabilir. Ancak düşünemeyen, her şeyiyle makinalara bağımlı hale gelen bir toplum, başkasına bağımlı hale gelir ve önce dört ayak üzerine, sonra da sürünme safhasına geçecek gibi görünüyorlar.

Biz teknolojiye bağımlı değil, onu yönlendiren olmalıyız. Bu süreçte maalesef baştan beri gözardı edilen etik ve eleştirel düşünme yeteneklerinin geliştirilmesine öncelik verilmelidir. . Aslolan sadece teknolojinin gelişmesi değil, onun insanlar ve toplumlar üzerindeki etkisidir. Bu etkinin bizi, insanlığımızı ve ahlakımızı nasıl etkilediğidir. İnsanlığı nereye sürüklediğidir. İnsan sadece karnını doyuran bir hayvan değil, düşünen ve imar eden bir değer sahibi varlıktır. Yani insan teknolojiyle birlikte, ota tapan bir öküze dönüşmek yerine, fiziksel ve zihinsel ihtiyaçlarını en üstün ahlak ve insanlık değerleriyle bezeyen, “ahseni takvim”e yaraşır bir kişilik geliştiren ve özdeğeri yüksek bir varlık olmak için çabalamalıdır. Bu da eleştirel düşünmeyi ve ahlakı ve bunların özü olan özgürlüğü başta teknolojinin olmak üzere, her türlü gelişmenin ve ilerlemenin ruhuna işlemekle mümkündür.

 

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler

Yorumlar (0)

YORUM YAZ

Bir yanıt yazın