Başsavcılığın CHP hakkındaki bildirimi ne anlam ifade ediyor?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iddianamesindeki suçlamalar kapsamında CHP hakkında Yargıtay'a bildirimde bulundu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iddianamesindeki suçlamalar kapsamında CHP hakkında Yargıtay'a bildirimde bulundu.
Yaklaşık dört bin sayfalık iddianamenin "İstanbul Senin" adlı mobil uygulama ile ilgili bölümünde, kentte seçmen verilerinin Büyükşehir Belediyesi ve iştirakleri tarafından usülsüz bir şekilde toplandığı ve paylaşıldığı iddia ediliyor.
Daha sonra bulguların Anayasa 68. ve 69. maddeleri ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu kapsamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderileceği belirtiliyor.
Anayasa'nın 68. ve 69. maddeleri siyasi partilerin kuruluşunu, yükümlülüklerini ve kapatılmalarını düzenliyor.
Buna göre siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın dava açmasının ardından Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanıyor.
Siyasi Partiler Kanunu'nun 101. maddesi ise kapatma kararının hangi koşullarda verilebileceğini belirliyor.
Başsavcılık iddianamenin mahkemeye sunulmasının ardından yaptığı açıklamada, CHP'nin seçimlerin güvenilirliğine, seçmenin iradesine ve demokratik düzeni etkilemeye yönelik "sistematik ve süreklilik arz edecek şekilde müdahalede bulunduğunu" öne sürdü.
Başsavcılık bunun yasal "takdir ve ifası için" Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na "bildirimde bulunulduğunu" belirtti.
Bunun partinin kapatılmasına yönelik bir talep olduğu iddiaları ise reddedildi.
Başsavcılıktan daha sonra yapılan ikinci açıklamada bu iddialar tekrar yalanlandı ve kapatma talebi iddiaları "dezenformasyon" olarak nitelendirildi.
Başsavcılık, partinin "mali usulsüzlüklerinin tespit edilmesi üzerine kanuni zorunluluk gereği" Yargıtay'a bildirimde bulunulduğunu belirtti.
'Başsavcılık Yargıtay'a talepte bulunamaz'
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) 2008 yılındaki kapatma davası sırasında Anayasa Mahkemesi raportörü olan, daha sonra AKP'den milletvekili seçilen Prof. Dr. Osman Can, başsavcılıkların Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na bir talepte ya da müracaatta bulunamayacağını söylüyor.
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde anayasa hukuku alanında dersler veren Can, "Böyle bir usul yok, hukuken çok da mümkün değil" diyor.
BBC Türkçe'ye gelişmeleri değerlendiren Prof. Can, "İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bir iddianame düzenlendi. Bu, siyasi partiler hukuku bakımından önem arz ettiği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na bir bildirimde bulundu. Bence olan şey bu" yorumunu yapıyor.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın siyasi partilerle ilgili halihazırda gelişmeleri yakından takip ettiğini hatırlatan Prof. Can şöyle devam ediyor:
"Bir siyasi partiler birimi vardır ve bütün siyasi partilerle ilgili olarak dosya tutar. Onlarla ilgili incelemeler olur, gündeme yeni bir gelişme düşer, bununla ilgili dosyalama yaparlar. Bu iddianameyle ilgili bilgi de o dosyaya girer."
Prof. Can, illerdeki cumhuriyet başsavcılıklarının halihazırda siyasi partiler ya da üyeleriyle ilgili, hukuken önemli olarak gördükleri tespitleri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na raporladıklarını da vurguluyor.
'Neden bildirimde bulunulduğu belirsiz'
Anayasa hukuku uzmanı olan Prof. Korkut Kanadoğlu da BBC Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede "Hukuk sistemimizde parti kapatma davalarını açmaya yetkili tek kurum Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı" hatırlatmasını yapıyor.
Savcılığın bildirim açıklamasında "gereğinin ne olduğu" ile ilgili bir belirsizlik olduğunu, CHP'nin kapatılması yönünde özel bir talepte bulunulmadığını da özellikle vurguluyor.
Prof. Kanadoğlu'na göre bu durum, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na neden bildirimde bulunulduğu sorusunu "belirsiz kılıyor".
Kanadoğlu, siyasi partilerin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatma kararı verilmedikçe faaliyetlerine serbestçe devam edebileceğini hatırlatıyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Hukukçu Pınar Kandemir Hacıbektaşoğlu ise bildirimin yasal zorunluluk olduğunu savunuyor.
Suçlamaların Siyasi Partiler Kanunu'nda bahsedilen cezai eylemlerin herhangi birine uyup uymadığının kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na ait olduğunu vurgulayan Hacıbektaşoğlu şöyle devam ediyor:
"Bu yönüyle değerlendirme yapılması için ihbarda bulunulması işin doğası gereğidir. Yani burada savcılığın takdirinde olan bir durum yok. Bunu bu şekilde res'en gözetmek zorunda."
Geçmişte AKP'den milletvekili adayı olan Hacıbektaşoğlu, bildirimin "partiyi kapatın" anlamına gelmediğinin altını çiziyor.
Bundan sonra ne olabilir?
Prof. Dr. Osman Can, "'İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından böyle bir şey geldi, o zaman yapmak zorundayız' diye bir şey yok" diyor.
Can'a göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gelen bilgiler ışığında kendi değerlendirmesini yapacak ve kapatma talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne gidilmesi ya da gidilmemesi yönünde kanaate ulaşacak.
Prof. Can herhangi bir parti hakkında kapatma davası açılması için partinin tüzüğünün ve eylemlerinin Anayasa'nın 68. maddesinin 4. fıkrasındaki temel değerlere aykırılık oluşturması gerektiğini hatırlatıyor:
"Demokrasiyi ortadan kaldırma, hukuk devleti, insan hakları, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü gibi temel esaslara zarar verme gibi bir resim ortaya çıkıyorsa ve siyasi parti bu tür eylemlerin odağı haline geldiyse ancak ondan sonra kapatılmasıyla ilgili bir tartışma yapabiliriz.
"Yolsuzluk, partinin yönetimini ele geçirmeye çalışma ve buna benzer suçlamaların bir siyasi partinin kapatılmasıyla ilgili tartışmalara konu olabilecek şeyler olduğunu düşünmüyorum."
Hacıbektaşoğlu ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "kesinlikle bildirimi dikkate almak ve soruşturma açmak zorunda" olduğunu düşünüyor:
"[Partinin] kapatılmasına yönelik bir iddianamenin yazılıp yazılmayacağı ayrı bir durum. Ancak 'soruşturmaya değer bir şey görmüyorum' diyemez."
Yargıtay bildiriminin içeriği ne?
BBC Türkçe'nin gördüğü yazılı bildirimde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı iki önemli suçlama üzerinde duruyor.
Bunlardan ilki suçtan kaynaklanan gelirlerin CHP'ye aktarılması iddiası.
Başsavcılık, CHP'nin, "suçtan kaynaklanan gelirlerle partiye malvarlığı kazandırdığı, suç gelirleri ile seçim çalışmaları yürüttüğü ve bu fiillerin parti organları tarafından bilinçli, sistematik ve süreklilik arz edecek bir biçimde gerçekleştiğini" öne sürüyor.
İkinci önemli iddia ise partinin seçmenlerin kişisel bilgilerini edinmesi ve kullanmasıyla ilgili.
Savcılar, 11 milyondan fazla seçmenin "güncel yurt içi ve yurt dışı seçmen kütük verilerinin CHP tüzel kişiliğinden hukuka aykırı bir şekilde yayıldığını ve bu verilerin üzerlerine seçmenlere ait başka kişisel verilerin işlendiğini" iddia ediyor.
CHP'nin İstanbul İl örgütü tarafından bu verilerle seçim çalışmalarının yürütüldüğü ve seçimlerin manipüle edilmeye çalışıldığı söyleniyor.
Bu eylemlerin "parti organları tarafından bilinçli, sistematik ve süreklilik arz edecek bir biçimde yürütüldüğünün anlaşıldığı" belirtiliyor.