Dr. Mehmet Kendirci Yazdı: Ben Vursam kendimi Vuracaktım!

03 Kas 2025 - 20:06 YAYINLANMA
Dr. Mehmet Kendirci Yazdı: Ben Vursam kendimi Vuracaktım!

Dr. Mehmet Kendirci / Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi

“cinayeti kör bir kayıkçı gördü

ben gördüm kulaklarım gördüm

vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü

hiç biriniz orada yoktunuz”

Egemen anlatmaların uzağında yürüyelim, şairin şöyle dedi: “yürüyelim, gündüz, gece.” Madem “devletliyüz”, durmayalım! İroniktir, “Yürüyelim, arkadaşlar, sesimizi yer gök su dinlesin, sert adımlarla ona yer ver!” Yürü ki, kendimizden uzaklaşalım ama “kendimize” yaklaşalım, belki Narcissus'a kavuşuruz, kurtuluşunun kaldığı yerde olduğumuza…. Neyse ki ama korunmak-korumak önemli. Önemli olmaz mı? Ölümdür “korumamızın korunmamız” sonucu, bizi öznelden çıkartıp nesneleştiren şeyi kendisidir “korumamız-korunmamız.” Biz kimiz ki? İlla ki birilerinin bir şeyi….

Yurdumda cinsel bir varlık olarak görülen kadının  “doğal” koruyucusu -cinsel bir varlık olarak erkeğin de “doğal” koruyucusu ancak erkek cinsel bir varlık olarak korunmaya ihtiyaç duyduğu anda o artık erkek değildir çünkü o, “o”dur, “şey”dir, “o biçim”dir; hele ki “döner”se bırakın erkeği-kadını artık o “o”, “şey”, “o biçim” bile değildir adı yoktur aynı zamanda da onu işaret edecek bir zamir bile yoktur- ağabeydir, babadır, amcadır, dayıdır, dededir; “doğal” koruyucu ağabeyi, babayı, amcayı, dayıyı, dedeyi koruyan ise ailedir, sülaledir, akrabadır; aileyi, sülaleyi, akrabayı “doğal” olarak koruyan mahalledir, semttir, kenttir, şehirdir; o mahalleyi, semti, şehri, kenti ise “doğal” olarak koruyan bölgedir, ülkedir, devlettir ki devlet nedir? Babadır! Döndük mü başa? Tekrara ne hacet…

“Oğlumuz asla öyle bir şey yapmaz/yapsa da erkek değil mi?” soruya verilen o klasikleşmiş, kemikleşmiş hatta genetik kodlarımıza işlem cevabı aynı zamanda da “doğal” koruyucunun mahiyetini belirler: “Evet, oğlumuz erkek! -ama çatık kaşla ve vurgulanarak düşen şerhlerle oğlan değil!” Dalga dalga yayılması o “doğal” koruyucuların dillerinden yayılan koruyucuların yazılarına… Yapan ve yapılan eylem erillik kodları içindeyse onaylanır, üstlük “elinin kiri” olarak dağıtımı ve kutsanır, sanki kirli olan eyleme maruz kalançasına…

Yürürsün, kafana bir hikaye düşer-uçar-gelir saplanır, alınır “canın”; oturursun, oturduğun yerde sarsılır, sebepsiz yıkılır, alınır “canın”; seversin, namusa halel gelir derler, alınır “canın”; farklısındır, sebepsiz yere sade farklı olduğun için-farklı görünmen için, alınan “canın” ama aynı zamanda da farklının farklılığını değiştirmenin hiçbir şeyin ne olduğunu bilmeden; normaldir, sebepsiz yere sırf normal olduğu için-normal görünmen için, alınır “canın” ama bu kez normalin normalin karşılığındaki şeylerin ne olduğunu bilmeden…

Çözmüyor, bitirmiyor, sonunda bitirmiyor; sözler, ağtlar, lanetler, bilmem kaç kaç bin yıllar önceden sabitlenmiş dogmalar, ahlak kodları, uygulamalar, kurallar, kanunlar, düzenler…

Ne yapılmasına liberal bir reçetem ya da aklım yok, zira bu memlekette en yüce sanatın ve en kutsal ibadetin “ruh ve bedenleri korumak için dahil olmak üzere çabalayanlardanım, bu inançsa eğer… Peki benden ve bizden geriye kalan ne kaldı? Onu da bilmiyordum zira “ben vursam imtina vuracaktım”, onu da başaramadım!

Ama aynı şekilde kaç kere ölmek gerekmek için buralarda yaşamak mı?

cinayetleri kör Tanrı gördü

aktif kanlar böğrümüzden, döküldü

aslında herkes, oradaydık

erkekliklerimizle ve kadınlıklarımı

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: