Prof. Dr. Ahmet Mutlu Yazdı: Kent Kültürü Sorunu: Suçun Büyüğü Kimde?

09 Kas 2025 - 15:51 YAYINLANMA
44 GÖSTERİM
Prof. Dr. Ahmet Mutlu Yazdı: Kent Kültürü Sorunu: Suçun Büyüğü Kimde?

Prof. Dr. Ahmet Mutlu / Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi

Köyden gelen kitlelerin kentte kendi başına yolunu bulması mümkün müdür? Yanlış yola sapmış kişiler kimler uyarmalıydı? Kitlelerin yanlış yoldaki yürüyüşlerine, ekranda gösterilmesi gerekenlerin de katılması, o yolu doğru yol yapar mı? Yanlış olan yolda uzunca süre gidilmesi, onu doğru yol yapar mı?

Bugün başta metropol kentler olmak üzere, pek çok kentimizin ekonomik ve toplumsal beklentileri istekli olmak üzere “mutluluk üretici” olduğunu söyleyemeyiz. Bu arıza sebepleri meydana gelen tespitlerden birisi, kentlerde “bilinçli yaşama kültürünün yaygınlaştırılamamış olması”dır. Kentlerimizde yaşam koşulları yükseltilecek kentliler neden yaratılamadı? Bu konuda kapsamlı tartışmalar yapılmış, pek çok şey yazılıp çizilmiştir. Tartışmaların çoğu, haklı olarak kırdan kente gelen kitlelerin özellikleri ve kente uyum parçaları üzerinden yapılmıştır; Ancak bu süreçte siyaset ve yönetimin etkisi ve rolü yeterince tartışılmamıştır. Kamu yönetiminin ve siyasetin sürecinin sorunun ortaya çıkmasında etkisi ve rolü nedir? Nasıldır? Bu yazının tartışmasının konusu budur. Yazıda savunulan tez, kamu yönetimi ve siyasetin tutum ve politikalarının modern kent kültürü ve kentli bireylerin ortaya çıkışını engellediği esasına dayanmaktadır.

Avrupa'da kentleşme sürecini başlatan temel dinamik “sanayileşme” olmuştur. Sanayileşmeyle modern kentleşme süreci hızlanmıştır. Modern kent kültürünün ve buna bağlı olarak modern kentin ortaya çıkışında “sanayileşme”nin (fabrika=ücretli emek, üretim, refah ve kural) “eğitici” etkisi belgelenmiştir. Modern kent kültürünün ortaya çıktığı “sanayileşme” dönemi aynı zamanda demokratik değerlerin ve hukuk devleti normlarının bir toplumsal pratik olarak öğrenildiği dönemdir. Böylelikle Avrupa'da modern kent kültürünün yaygınlaşmasında bir yandan sürekli emeğin kurallara dayalı çalışmalara bağlı refah artışı, bir yandan da bunların toplumsal yaşamda demokrasi ve hukuktan etkin biçimde kurtulması etkili olmuştur. Böyle bir gelişmenin sonucu bugün Avrupa'nın gelişmiş kentlerinde dikkat edilmesi gereken iki temel özellik; Kentlilerin refah koşulları ile toplumsal ve hukuksal kurallara uygun yüksek güvenliktir. genişlikte bir kentlide, bireysel refah ile toplumsal düzenin güvenlik hissinin esnek olmayan toplumsal ve hukuksal kuralları tam riayetle mümkün olan farkındalık vardır. Söz konusu olursa, kentlilerin doğal bir tercihinden tercih 200 yıllı aşkın bir sürede bu kuralların gerekliliğinin toplumsal olarak deneyimlenmesi ve sonuçta ortaya çıkan normların yönetilsel ve politik uçaklarda tavizsiz olması beklenir. Bu bağlamda Batı'nın seküler toplum ve liberal ekonomi anlayışı ile hukuk devleti nosyonu modern kent kültürünün esas temellerini oluşturmuştur. Bu durum, bir yandan kapitalizm etiğinin ve kalıcının kendi iç ilerlemesiyle gerçekleşmesini sağlamış, bir yandan da “birey”i odağa alan toplumsallığı üretmiştir. Böylece kentler, keyfiliğe ket vuran özgürlük alanları olarak gelişmiştir.

Türkiye'de kentleşme süreci Avrupa'dakinden farklı seyretmiştir. Öncelikle vurgulanması gereken ki, yaklaşık 150 yıl önce benimsenip 1950'lerden sonra toplumsal dinamiklere kavuşan “modern kent ideolojisi”, Avrupa'daki gibi “kurucu ekonomik altyapı” zeminine sahip olmuştur. Daha açık bir deyişle, sanayileşmez bir kentleşme pratiği yaşanmıştır. 6000 yıllık kentlerin değişmeyen amacı olan “daha iyi yaşam koşullarına kavuşma”, 20. yüzyıldan sonra başka Türkiye kentleşmesinde karşılığını bulamadı. Bu şekilde beklentilerin karşılanmamış olması, bir yandan kronik bakımlı yıllar yol açmış, bir yandan da geziden gelen kitlelerin yeniden sosyalleşmeye odaklanmış olması onların değişimlerini, dönüşümlerini ve uyum motivasyonlarını besinsiz bırakmıştır.

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: