Şair-Yazar Mustafa Muharrem Yazdı: : Kentin Zamanı Zamanın Kenti

08 Ara 2025 - 15:33 YAYINLANMA
Şair-Yazar Mustafa Muharrem Yazdı: : Kentin Zamanı Zamanın Kenti

Mustafa Muharrem / Şair-Yazar                                             

Modern dünyanın bütün parçalarını sunan kentte biz hangi zaman dilimindeyiz?

Takvimin gösterdiği tarih ile ne kadar uyumluyuz acaba? Acaba bir kent içinde birbirinden farklı algıları, farklı düşünce biçimlerini, farklı tutum ve duruşları sergileyen kaç zaman kılavuzları geziyor kola; ya da biri birlerini hiç tanımadan mı?

Bir kent, akranı olduğu takviminin emrine girilebilirse, tarihle birlikte yan yana yürümeyi başarabilirse yaşanabilenin, şimdiyi ortaya koyan itilimin kanlı canlı, nefes alıp veren yuvası haline gelir. Hayat bu gövdenin o zengin serüvenlerine, deneyim olanaklarına göre kendini taşır. Çünkü herkes ve her şey bu omurgaya kavuşturulur.           

Kent, zaman zaman çok arkada ve oldukça uzun bir günde, orada bulunanlar ayrı tarih koridorlarında yürüyor, ayrı çağ bloklarında parçalanarak yaşıyor oluyorsunuz bu. Akışını bir an bile durdurmayan sonda hangi kıyısına alınmış; hangi kayalara rastlayarak karaya ortamları ve tarih dışılığa saplanmıştır bu insanlar; tahlil etmek oldukça zordur.            

Öyle ya; kentin bir yakasında geçerliğini hissettiren, kötüne hiç kusuru işlemediği zaman, öncenin ya da sonranın karşı tezi ise, buradan bir tarih ortaklığı yakalanabilir mi? Elbette hayır. Merkezi hakim çağ ile senkron sancısı çekmez ve erişilmiş süreci bütün olanak serileriyle hayat eşiklerini yukarılara çıkarmışken çok arkalara düşmüş bir zaman diliminin grafiklerine korunmuş bir kentte, tarih müşterek kod olma vasfını yitirmiştir. Zamanlararası kolları fiili bir durum olarak içselleştirici ve aynı göğü paylaşmasına rağmen ulaşılan tarih aşamasını bölüşümde cimri davranan kentler için takvimin hükmü yoktur.          

Batı'nın endüstrileşme akabinde tutturulduğu insan normalleri düzeyinde, toplum kesimlerini sadece önceden eşitlemekle sunumlarıp bunun dağılımı de geçilebildiği için sınıfsal çatışma doktrini patlamaya yüz devam etti. Post-modern açılımla bürokratik sanayi toplumunun sağladığı büyümeyi aşma çabasındaki Batı, kentlerde 'zaman' bilincini somut bir hayat ritüeline dönüştürebilen, bütün iç parçalarını aynı 'tarih' hizasına sokarak denkleştirme üleştirilmiş çağ payları ile besleyebildiği ölçüde demokrasiyi bir mümkünlükler vaadi halinde bırakmadı. Benzemezlikleri ve ötekileşme potansiyellerini birleşme tabanına oturtarak demokrasi merkezinden modern kenti ve modern hayatı üretti.

Evrensel kronolojiyle yan yana yürüme hakkı verilmemiş bir kentte, insanların birlikteliğinin kolektif teyidini hangi ilke, hangi bağ, hangi paradigma yapabilir; gerçeklik tutarlılığına sahip olabilir mi? İnsan tarih desteklerinin mevcut olmaması,duyuşta ve perspektifte kavgalı herhangi ayrı bir kesit, bir görünüm kilitlenmiş bir kentte serbest bırakma imkanı içeren kalın ve sarp duvar, zamanda kendisi değil mi? Çoktan müzedeki yer alımının gerektirdiği yetenekler, performanslar, refleksler hala kentte kol gezerken, hatta kayıt tutarını ve bölümlerinin bölümlerini bölümlerinde kıvrandırır, herkes ve her kesimin aynı zamanlarda sularında yüzdüğünü yaparken kim, nasıl yapılabilir?           

Bir kent saati ve takviminin aynı rakamsallığı ilan ediyor, aynı sayılarla bir zaman tanımlamasına gitmesi evrak düzenini kolaylaştırabilir ama hayat da, insanların da aralarına konmuş çağ sınırlarından geçebilmeleri anlamı taşımaz. Yüzyılla birlikte, çağ ile yaşıtlık sağlanmamışsa, insanlar, hayatlar ve alanlar ayrı ayrı bağlanmışn ipoteğinden kurtarılamamışsa, o kentte zaman karmaşıklığı giderek akıl kamaşmasına evrilir. Oysa kent, bütün kutuplarıyla aynı 'zaman' bloğu içindeki bir vakit ilişkileri algı müşterekliğinin örgütlenmesidir. 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: