Sümeyra Türk Yazdı: Uygur Türklerinin Sessiz Çığlığı ve Filistin’le Ortak Vicdan

Doğu Türkistan, yüzyıllardır Türk ve İslam medeniyetinin önemli bir merkezidir. Bugün ise bölge, kültürel kimliğini koruma mücadelesi veren milyonlarca Uygur Türkü’nün yaşadığı bir coğrafya olarak, insanlık vicdanını yakından ilgilendirmektedir....

13 Eki 2025 - 18:27 YAYINLANMA
Sümeyra Türk Yazdı: Uygur Türklerinin Sessiz Çığlığı ve Filistin’le Ortak Vicdan
Sümeyra Türk / Stratejik İletişim Uzmanı
 
Doğu Türkistan, yüzyıllardır Türk ve İslam medeniyetinin önemli bir merkezidir. Bugün ise bölge, kültürel kimliğini koruma mücadelesi veren milyonlarca Uygur Türkü’nün yaşadığı bir coğrafya olarak, insanlık vicdanını yakından ilgilendirmektedir.
 
Çin’in Doğu Türkistan’daki politikaları, uluslararası toplum tarafından dikkatle izlenmektedir. Türkiye açısından mesele, bir ülkeye karşı tavır değil; insan onuruna, kültürel haklara ve evrensel değerlere sahip çıkma sorumluluğudur.
 
Filistin ve Doğu Türkistan: Ortak Vicdan, Farklı Gündemler
 
Filistin meselesi, tarih boyunca Türk toplumunun duyarlılığını diri tutmuş bir konudur. Kudüs’ün dini ve kültürel sembol değeri, bu duyarlılığı evrensel bir boyuta taşımıştır.
 
Ancak aynı insani hassasiyetin, Doğu Türkistan’da yaşanan kültürel ve sosyal baskılar karşısında aynı düzeyde ortaya konmadığı görülmektedir.
 
Oysa Filistin de, Doğu Türkistan da insan hakları, özgürlük ve onur başlıklarında aynı vicdan terazisinde değerlendirilmelidir.
 
21. Yüzyılda Güç Değil Uzlaşı Esastır
 
Türkiye, Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerini karşılıklı çıkar, saygı ve iş birliği temelinde yürütmektedir. Ancak bu ilişkiler, kültürel haklar ve insani değerler konusundaki duyarlılığı gölgelememelidir.
21. yüzyılda toprak bütünlüğü zorla değil, karşılıklı anlayış ve uzlaşıyla korunabilir.
 
Bu bağlamda Çin, Doğu Türkistan’ı bir “iç mesele” ya da “hassas bölge” olarak görmek yerine, binlerce yıllık kültürel çeşitliliğinin zenginlik kaynağı olarak değerlendirmelidir.
Doğu Türkistan, Çin’in en hassas karnı değil; kültürel mozaiğinin ve uygarlık birikiminin önemli bir parçasıdır.
Dış dünyaya karşı bir sorun alanı değil, doğru politikalarla bir kültürel ve ekonomik katkı unsuru olabilir.
Bu nedenle Çin yönetimi, geçmişte uyguladığı baskıcı, tek tipleştirici ve asimilasyon odaklı politikalar yerine; kültürel hakları tanıyan, inanç özgürlüğünü güvence altına alan kapsayıcı bir yaklaşımı benimsemelidir.
 
Gerçek barış, güvenlik ve bütünlük, ancak gönüllü aidiyetle, adalet ve eşitlikle sağlanabilir.
 
Ne Yapılmalı?
1. Farkındalık ve Bilgi Akışı: Akademi, medya ve sivil toplum, Doğu Türkistan konusunu doğru kaynaklardan, önyargısız biçimde gündeme taşımalıdır.
2. Diplomatik Duyarlılık: Türkiye, Çin’le ilişkilerinde karşılıklı saygı zeminini korurken, insani değerlere dayalı bir diplomatik dil kullanmayı sürdürmelidir.
3. Türk Dünyası Dayanışması: Türk Devletleri Teşkilatı gibi yapılar, kültürel haklar konusunda ortak ilkeler belirlemelidir.
4. Evrensel Hukuk ve İnsan Hakları: İnsan hakları, hiçbir ulusun iç meselesi olarak görülemez; evrensel bir değerdir.
 
Sonuç: Vicdanın Coğrafyası Olmaz
 
Filistin ve Doğu Türkistan, farklı coğrafyalarda yaşansa da aynı vicdani duyarlılığın konusudur. Türkiye, tarih boyunca mazlumların sesi olmuş bir ülke olarak, adaleti önceleyen diplomatik bir tutum sergilemeye devam etmelidir.
 
Çin’e karşı değil, Doğu Türkistan’daki insan haklarını zedeleyen politikalara karşı bir farkındalık oluşturmak, hem ahlaki hem stratejik bir gerekliliktir.
21. yüzyılda barış, baskıyla değil; diyalog, eşitlik ve karşılıklı saygı ile inşa edilir.
 
Gerçek güç, baskıda değil; uzlaşıda, adalette ve vicdanda saklıdır.
 
 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: