Engin Koç Yazdı: Felsefesiz Eğitim: Haritasız Seyyah
Eğitim, insanların sosyal, kültürel ve ekonomik konumlarına doğrudan etki eden en önemli sosyal müessesedir...
Artık bir coğrafyayı terk edip başka topraklara yerleşmekten çok, bir yaşam biçiminden diğerine doğru geçici ikametler edinilerek süren göç revaçta..
Â
Mustafa Muharrem / Åžair-Yazar
Artık bir coÄŸrafyayı terk edip baÅŸka topraklara yerleÅŸmekten çok, bir yaÅŸam biçiminden diÄŸerine doÄŸru geçici ikametler edinilerek süren göç revaçta. Ne kırsallık ne kentleÅŸme ne dünya patronajını destekleyen Batı deÄŸerlerini pusula olarak belirleme! Bu faktörlerin hiçbiri göçün içeriÄŸini ve dinamiklerini kendi denetiminde tutmayı baÅŸaramıyor artık …
Toplumsal çimento vasfındaki değerlerden hiçbiri, göçün hedefini belirleyemiyor; yerleşik normlar yeni kabullere söz geçiremiyor. Bu bir.
Bu genel fotoÄŸrafın dışına çıkabilme ÅŸansımız var mı peki? Bu topraklarda kol gezen tarihsel kamaÅŸmanın üstesinden gelebilecek cesarete ve tutarlılığa sahipsek, bu keÅŸmekeÅŸi sermayeleÅŸtirme fırsatçılığının telkinlerine kulaklarımızı ve ruhlarımızı teslim etmezsek, belki bu tablonun içine sıkışmayız.    Â
Ama bunu kotarabilmek için hareketi iptal ederek durmalıyız. Çünkü telaÅŸ içinde kalktığını sandığımız tarih treninin arkasından koÅŸtururken önce dinginlik gerektiren bir etkinliÄŸin, yani düşünmenin öznesi olamayız . Halbuki reel hayat, son viteste gaz pedalını köklemiÅŸ durumda. DeÄŸiÅŸimin temposuna göre hızlanıp yavaÅŸlayacak ayaklarımız yoksa, hayatla dansımız çabuk biter.     Â
Tarihin yol açarken kullandığı kazma-kürek, sabit kutup deÄŸildir. DoÄŸası gereÄŸi sabitlikten türemiÅŸ bütün olgular yaÅŸantılarının kesintisizliÄŸini garantiye alma dürtüsüyle soluklandıkları için mevcuda itirazda bulunmazlar. Statüko ile hesaplaÅŸmaya, kavgaya, koz paylaÅŸmaya tutuÅŸmazlar.     Â
Kurulu düzenin dağıttığı hediyeler ve bıraktığı bahÅŸiÅŸlerle yetinmek, sabitlerin temel refleksidir. Haa, bu kapılan armaÄŸanlar farklı kombinasyonlarda gerçekleÅŸebilir. Bazen konum, bazen güvenlik, bazen saygı paketinde gelebilir. Önemli olan, statükonun gölgesi altında risklerin sıcağından korunabilmektir. Çünkü statüko, bizim onayışımız ve benimseyiÅŸimiz sonucunda varlığına kavuÅŸabilen gizli bir sözleÅŸme olarak baÄŸlılarına tehlikesizlik servisi yapar. Bu iki.Â
Modern dünyada itaat kültürü ister yurttaÅŸlık modu eÅŸliÄŸinde gitsin, ister yasal haklar ve yasaklar diyalektiÄŸinin kıskaçlarında serpilsin, sabitliÄŸin vaatlerinden kazanılmış eÅŸiklerin davetine uyma terbiyesinden beslenir.     Â
Statükonun sunduÄŸu teminatlar, insan kalmanın mümkün üst formları halinde içselleÅŸtirilirse, itaat ve sadakat kendiliÄŸinden doÄŸar. Saydam bir aygıttır bu; hayatın neresine yuvalandığı, ne kadarlık bir alanını kapsadığı kolay kolay anlaşılmaz. Aile, okul, ahlak, aÅŸk, ölüm, ne varsa hepsi bu saydam aygıtın üniteleri gibi iÅŸler. Örtük bir tehdit olarak statükonun meÅŸru ÅŸiddeti ise, itaat ve sadakatten ayrılmaların muhtemel faturalarını sürekli hatırlatır bize.    Â
Göç eden, biraz da yerleÅŸiklik ile arasındaki pürüzleri giderememiÅŸ kimsedir: Ya, ikametinin sosyal-kültürel duvarlarını aÅŸamamış, o duvarların taleplerini cevaplayamamış, duvarları hiçliÄŸinin müesses deklarasyonu olmaktan alıkoyamamıştır; ya da, yeni bir statüko oluÅŸturarak nüfuzundan kaçtığı statükoyla rekabete girebilecek ve kozunu paylaÅŸabilecek ÅŸartların macerasına atılmıştır.     Â
Bir uygarlık stilinin, bir kültür düzeneÄŸinin, bir etiÄŸin, bir estetiÄŸin zenginliÄŸi, kendi göç duraklarının çokluÄŸu ve çeÅŸitliliÄŸi ile renklenir. Tarihsel deneyim, biraz da göçlerin insanoÄŸluna kattığı silinmek üzere olan izlerden türevlenerek düşünceye ve hayata katışır.      Â
Göçü tarihin deÄŸiÅŸken polaritesi olarak algılayabiliriz veya coÄŸrafyayla, sosyo-politik ve kültürel ortamla barışıklığı yakalayamamanın itilimi kabul edebiliriz. Hangi determinanta dayanırsa dayansın, göç bir itaat kaçağıdır da: Gümrük tanımadan geçilecek sınırları ve bu firarda yakalanmanın, maÄŸlubiyete uÄŸramanın sonuçlarını göze almakla baÅŸlar çünkü .    Â
Ama ÅŸu bir gerçek: Tarih, tutunamayanlara özgü bir faaliyettir ve deÄŸiÅŸimin temsilcileri, mevcudu tüketmenin, mevcudun yetersizliÄŸinin nesneleri oldukları için tarihin failleridir. İtaat ve sadakat ise, yerleÅŸiklerin yerleÅŸikliklerini yerleÅŸik olmayanlardan esirgedikleri hem estetize edilmiÅŸ hem siyasallaÅŸtırılmış iradesizlik kodlarıdır insanın yeryüzü serüveni boyunca. İradesizleÅŸme ise, egemenlerin insan potansiyellerine özendirerek yaptığı nesne kalma makyajıdır.Â
Göçe zorunlu kılınan, ilk etapta yenilmiÅŸ ve ceberrut bir tarih öznesi tarafından nesneye indirgenmiÅŸ sanılabilir. Halbuki göç, bir kararlılıktır; varoluÅŸsallıktan vazgeçmeme kararlılığı. Ve egemenin gerçeklik dünyasından siliniÅŸi, göç iradesinde çoktan çınlamaya baÅŸlamıştır bile.  Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
   Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
Â
   Â
Â
           Â
Eğitim, insanların sosyal, kültürel ve ekonomik konumlarına doğrudan etki eden en önemli sosyal müessesedir...
Önceleri Pendik, daha sonraları da Kartal pazarlarından geç dönen Büyükbakkal Köyü köylülerini...
Yer yuvarlağı üstünde insan oğullarının rastgele öbeklenişleri, tarihin hemen her döneminde baskısını hissettiren ikamet ortaklıkları...
İnsan, dünyada var olanları keşfeder, bir de var olanları birbiriyle birleştirerek bir şeyleri icat eder...