Zaman Da Eskir

Mülkiyeli yazar Ayla Kutlu ile 1980’lerin sonunda Ankara’da tanıştım. İçişleri Bakanlığı’nda genelmüdür yardımcısıydım. Kutlu’nun yazı işleri müdürü olduğu İdareci’ nin Sesi dergisinin anı yazısı yarışmasında ikinci olmuştum. Ayla Kutlu bir gün bana telefon ederek, yazımdaki içtenlik için tebrik etmişti.  Bir gün, Türk İdareciler Derneği’nin Kızılay’daki genelmerkezine giderek, onu ziyaret ettim. Edebiyat dünyasından, anıların içtenliği sorunundan […]

A+
A-

Mülkiyeli yazar Ayla Kutlu ile 1980’lerin sonunda Ankara’da tanıştım. İçişleri Bakanlığı’nda genelmüdür yardımcısıydım. Kutlu’nun yazı işleri müdürü olduğu İdareci’ nin Sesi dergisinin anı yazısı yarışmasında ikinci olmuştum. Ayla Kutlu bir gün bana telefon ederek, yazımdaki içtenlik için tebrik etmişti. 

Bir gün, Türk İdareciler Derneği’nin Kızılay’daki genelmerkezine giderek, onu ziyaret ettim. Edebiyat dünyasından, anıların içtenliği sorunundan bahsettiğini hatırlıyorum…

Mülkiye, mezuniyeti, benden birkaç yıl önce olduğundan Abla dediğimiz Kutlu’nun iki üç roman ve hikayesini, daha önce okumuştum. Bu kere ilgiyle okuduğum Zaman da Eskir (1) adlı anı kitabından kısaca bahsedeceğim.

“İlksöz” de, anıların ne derece samimi/içten olabileceğine değinilmiştir. “Apaçık yazılmasının olanaksız olduğunu, tarafsız olunamayacağı” belirtilmiştir. “Olabildiği kadar ruhumu, algılamalarımı ve anımsadıklarımı anlattım” demiştir. 

Kutlu, Hatay’da geçen çocukluğunu, ilkokul, ortaokul, lise ve Mülkiye günlerini çok iyi anlatmıştır. İl gazetesinde yazılar yazan, bir ara Halkevi’nde de çalışan öğretmen babayı, İkinci Dünya Savaşı devresindeki geçim sıkıntısını da. 

O dönemde, şehrin bir kenar mahallesindeki kira evinde oturuyorlardı. Baba, bir kere ayrıldığı mesleğine tekrar başladığından, aylığı düşüktü. Ekmek karne ile alınıyordu. Semtteki “kaçak ekmek fırınları” ndan alınan “sarımsı toprak” görüntülü ekmeklerde “Buğday, arpa, hayvan yemi olan akdarı, saman, süpürge tohumu,” vb. vardı. Zor hazmedilen bu ekmekler, çocukları tok tutuyordu. “Acıktık” diye, annelerini üzmüyorlardı…

Ayla ortaokulu, babasının tayin edildiği İskenderun’da okumuştu. Türkçe öğretmeni bayan, başına dert açmıştı. Derste, “Sen dinlemiyorsun” deyip duruyordu. En zor soruları da, ona soruyordu. Sebep mi? Efendim, Ayla’nın amcası Şemsettin Kutlu’nun, İstanbul Edebiyat Fakültesi’nde arkadaşı olan onunla değil de, lise mezunu başka bir kızla evlenmiş olmasından. Yani, amcaya öfkesini, küçük kızdan çıkarıyordu…  

Ayla lise birinci sınıfı, halasının evinde kaldığı Gaziantep’te okumuştu. Sevemediği kompozisyon dersinde, “kör bir kadın ağzından küçük kızına” yazdığı mektupla, “yazarlık” a ilk adımını atmıştı!..

1950’lerin başlarında, Gaziantep Lisesi’nde harem selamlık olduğunu da kaydetmiştir. Bu, lise anılarımı tazeledi: Kısaca aktarayım:

1950’lerin ikinci döneminde, Denizli Lisesi’nde de harem selamlık yaşandığını yazmıştım, Gençlik Günlüğü’ mde. Orta bahçe, kızların teneffüse çıktığı haremlik, tenis, voleybol ve futbol sahası ile jimnastik merdivenlerin bulunduğu geniş arka bahçe ise selamlıktı. Böyle adlandırılmıştı. Bir öğle tatilinde, eşi orta kısımda tabiat bilgisi dersimize gelen azametli müdürün, arka bahçede gördüğü iki kız arkadaşımızı tokatladığına şahit olmuştum. Cumartesi günleri ortabahçedeki bayrak törenlerinde, nutuk da, atardı. Son sınıftaki bir abimizin, müdürümüzün bu konuşlarından bahisle, politikaya girmeye hazırlandığı yolundaki sözü de kalmış hatırımda…   

Kitabın sonunda, Hatay’ın Fransızlardan kavgasız döğüşsüz şekilde alınışına dair, etraflı bir yazı da vardır.

   1. Zaman da Eskir, Ayla Kutlu, Ankara, 2006  

      

Önceki

Sonraki

Benzer Haberler