2025’TE IRKÇILIK NİÇİN TAŞTI? BASİTÇE AÇIKLAYAYIM

08 Ara 2025 - 16:44 YAYINLANMA

Irkçılık, yükselen faşizm, her yerden duyulan savaş tamtamları…   

2025 yılının son günlerinde dünyanın içinde bulunduğu kargaşaya baktıkça çaresiz şu iki klişeden birine başvurmak zorunda kalıyorum:  

“Dur bakalım, hiçbir şey göründüğü kadar karmaşık değildir!”

“Bir dakika, hiçbir şey göründüğü kadar basit değildir.”

Çoğu kez birbiriyle taban tabana çelişen bu ifadelerden ikisini de kullanıyor ve ikisini de doğru buluyorum.

Alın şu kendisini daha çok İslamofobi olarak dışa vuran ve bizi de ilgilendiren son ırkçılık dalgasını.  Özellikle X gibi platformlara bakarken insan dehşet içinde kalıyor. ..

Geçen hafta da değinmiştim.  Irkçılar, beyaz derili vatandaş daha doğrusu tendaşlarını, özellikle inancı farklı göçmen ve sığınmacıları acilen denize dökmeye çağırıyorlar.  Yoksa “uygarlık” sona erer diyorlar!  Nasıl bir uygarlıksa bu!

Oysa onların denize dökmek, hatta kazığa oturtmak istedikleri insanlar, uygarlık vaatleri hatta davetleri sonucunda oraya gelmişti.  Sözüm ona, Avrupa, ırkçılığı aşmış bir uygarlık vahasıydı!  Devlet ve hukuk, Aydınlanma günlerinde çiçek açmış bu insani mirası savunmakla yükümlüydü. 

Ama akıl almayacak şeyler oluyordu.  Bugün Avrupa ve ABD’nin çeşitli yerlerinde kısmen devletin desteğiyle yaşanan sahneler ancak “hayalfersa” korku filminden sahneler olarak görülebilir.

KABA FIRÇA DARBELERİYLE  

İşte o zaman ben “Durun bakalım, bu resim çok karmaşık.   Bunu biraz basitleştirelim ve aslında neymiş görelim ” deyip,  şöyle bir resim öneriyorum:

“Yer yüzünde 300 bin yıllık serüveni olan Homo sapiens bundan 15-20 bin yıl kadar önce, avcı-toplayıcı yaşama düzeninden yerleşik tarım toplumuna geçmiş, yeni  düzenin mümkün kıldığı bilgi ve üretim sıçramalarıyla dev bir atılım yapmıştı.        

Bunlara, son bin yıl içindeki makine  ve enerji takviyeleri eklenince,  kolonyalist ve emperyalist ülkelerle  insanlığın geri kalan kısmı arasındaki “gelişme” farkı belirginleşmişti.

Birinci öbekteki ülkelerin, durmadan büyüyen ekonomileri için bol ham maddeye ihtiyacı vardı.   O ham maddeleri işletmek için uzak coğrafyalara gittiler. 

Daha sonra da, büyüyen ekonomilerini  besleyecek ucuz insan emeğine ihtiyaç duydular.  Bu doyumsuz ihtiyaç  “Küreselleşme” evresinde Batı’ya emek göçünün arkasındaki temel motordu.  İşçi aranıyor, taşradan merkeze gitmek isteyenlere, özellikle güçlü kuvvetli olanlarına,  kolaylık gösteriliyordu. 

 Ben konunun bu evresini yaşadım.  Almanya’ya gitmek için sağlık muayenesinden geçen ve Türkiye’yi terk eden güçlü kuvvetli arkadaşlarım oldu. Oraya gidip madenlerde çalıştılar.     

Gidenlerin kültürel uyum sorunu yaşayabilecekleri uyarılarına fazla aldırış edilmedi.  Emeğe ve işe duyulan ihtiyaç bu gibi kaygıları lüks saydırıyordu.  Rasyonelleşmenin simgesi ülkelerde bile “Canım, nasıl olsa bizim uygarlığımız üstün, bir iki kuşakta asimile olurlar, olur biter” rahatlığı vardı. 

ROBOTLAR GELDİLER

Derken, teknoloji bir sıçrama daha yaptı.  Mekanla iş arasındaki bağıntı zayıfladı.  Her yere akabilen enformasyon, en başta gelen ham maddeye dönüştü. Onun yurdu ülkeler değil, dijital ağlardı.       

Robotlaşmanın gittikçe artacak olan sonuçları bir süredir yaşanıyor.      

Artık dışardan gelecek emeğe ihtiyaç kalmamıştı.   

Peki gelmiş olanlara, gelmek için hazırlananlara ne olacaktı?  Onlar nasıl durdurulacaktı?  Gelmiş olanlar nasıl geri gönderilecekti?

İADE-İ ZİYARET    

Sömürgecilerin 300-400 yıl sürmüş olan uzun ve zoraki ziyareti, ahlaki olarak, bir “iade-i ziyaret” hakkı doğurmamış mıydı? Hem de birtakım tazminatlarla birlikte…     

2025 boyunca çeşitli şekillerde karşımıza çıkan devlet destekli göçmen karşıtı olaylar sömürgecilikle zenginleşmiş ülkelerin böyle bir ahlaki duyarlığı olmadığını ortaya koyuyor.  Dün dündü bugünse bugün havasındalar!  

Bu riyakarlıklarını örtmek ve vicdanlarını rahatlatmak için ideolojik aygıtlarını harekete geçirerek, tüm göçmenleri insanlık dışı yobazlar ve canavarlar olarak resmetmeleri bu kampanyanın bir parçası.  Öyle ya, onlar artık ucuz emek değil, tehlikeli insanlardır!       

Başa dönecek olursak, diyorum ki , çok karmaşık görünen bu manzara aslında çok basittir.  Bir dolandırıcılık hikayesidir.  Alıp vermemek üzerine kuruludur.”

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: