MEVCUT SÜRECİN BİR YILI: BARIŞA GİDEN YOLUN ARA DÖNEM KARNESİ

12 Eki 2025 - 18:33 YAYINLANMA

Bu kısa makalede, Türkiye’de bir yıldır devam ettiği halde herhangi bir başarı göstermediğinden henüz ismi konmamış “barış süreci”nin bir yılı değerlendirilmeye çalışıldıı. Başarılı bir barış süreci için gerekli olan 10 adım ve barış süreçlerine yönelik dört konjönktürel risk üzerinden yapılan değerlendirme puanlandırılarak başarılı ya da başarısızlık karnesi hazırlandı. Sürecin daha yapıcı bir yöne evrilmesi için makale sonunda bir takım öneriler sunuldu.

Başarılı bir barış süreci için gereklli olan 10 adım, ve barış süreçlerine yönelik riskler, puanlama ve gerekçeleri incelendiğinde bizi nasıl bir sürecin beklediğini daha kolay anlayabileceğiz. Başarılı bir süreç için gerekliolan adımlar:

1) Ortak bir sorunun varlığını kabul etmek — 8/10

Çatışma süreçlerinin ilk dönemlerinde genellikle taraflar sorunun varlığını kabul etmezler. Sorunu genellikle dış kaynaklı, dış güçlerin oyunu ya da üç-beş kendini bilmezin ürettiği bir yapay gündem olarak lanse ederler. Bu durumda “sorun yoksa çözüme de gere yok” anlayışı gelişiyor. Kürt sorununda da uzun yıllar bu tür görmezden gelme politikası uygulandı. Fakat gözünü kapamakla sorunun yok olmayacağı gerçeği anlaşıldı ve bir isimsiz de olsa bir sürecin varlığı ortak bir sorunun varlığının kabul edildiği sonucuna varılabilir. Fakat bu kabul zaman zaman reddedilebilen samimi bir kabul olmadığından iyi bir puan veriyorum.

2) Sorunu doğru tanımlamak (sosyal, ekonomik, siyasal, kültürel) — 3/10

Bir sorunu doğru tanımlamak çözümün yarısından fazlasıdır. Doğru tanım yapılırsa ancak doğru çözüm geliştirilebilir. Kürt sorunu gibi siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal, tarihi, coğrafi, stratejik, güvenlik, demokrasi ve insan hakları boyutlarıyla devasa bir sorunu sadece bir boyutla tanımlanırsa çözüm geliştirilemez. Sadece ekonomik bir sorun, sadece terör ve şiddet sorunu, sadece demokrasi sorunu denirse ve ona göre çözümler geliştirilse o çözüm, çözüm olmaz. Sorunun gerçek çözümü bütün bu boyutları kapsayan bir yaklaşımla mümkündür. Kürt sorununu resmî söylem büyük oranda güvenlik/terör ekseninde tanımlıyor; geniş bir sosyal-ekonomik ve kimlik boyutlu kapsayıcı tanımın devlet seviyesinde yerleştiğine dair güçlü işaretler yok. Sürecin adı bile terörle anılıyor ki bu dünyanın hiçbir barış sürecinde olan bir durum değildir. Bu nedenle orta-alt bir puan veriyorum.

3) Sorunu barışçıl bir yöntemle çözmeyi kabul etmek — 6/10

Hem dış koşullar hem aktörlerin beyanları karışık sinyal veriyor. Sürecin başında Bahçeli “dünyada barış isterken, ülkemizde de barış yapmalıyız” şeklinde bir açıklama yaptı ve bugüne kadar o noktada önemli oranda sebat etti. Yakın zamanda SDG’ye yönelik çıkışları ise barışçıl çözüme yaklaşımını zayıflatıyor. Sürece rağmen yer yer devam eden operasyonlar ve şiddet barışçıl çözüme bir “kısmi kabul” orta puanı açıklıyor.

4) Çatışma dilini terk edip barış dilini kullanma — 3/10

Bahçeli hariç, zaman zaman Erdoğan da diline dikkat ediyor, fakat hükümette bazı sekreter (Bir tür başkanlık olan sisteme rağmen hala onlara bakan deniyor) ve bazı memurların ve medyanın dili incelendiğinde hâlâ “terör/savaş” ve tehdit temelli söylem güçlü; zaman zaman “sert” ve caydırıcı dil kullanımı devam ediyor. Barış dilinin kurumlaşması sınırlı; bu, toplumsal güveni inşa etme gücünü zayıflatıyor.

5) Diyalog — taraflar arası kolay, hızlı ve sürekli iletişim — 5/10

Diyalog kanalları var ama kesintilere, koşullara ve güvensizliğe açık. Öcalan’ın/örgütün çağrıları, bazı tekil temaslar ve arabuluculuk girişimleri görüldü; fakat kalıcı, şeffaf ve sürekli bir diyalog mekanizması yeterince kurulamamış. Medya üzerinden iletişim hala çok güçlü. Bu alanda “olsa da zayıf” görünüyor.

6) Geçmişle yüzleşme mekanizmaları ve geçiş dönemi adaleti — 3/10

Gerçekleştirilmesi güç ama kritik: mağduriyetlerin tanınması, adli/kurumsal/toplumsal hesaplaşma/helalleşme ve tazminat/kurumsal reformları içeren mekanizmalar zayıf veya yok. Bu, toplumsal iyileşme için büyük eksiklik. Hala faili meçhuller askıda, Cumartesi Anneleri hala kayıplarını arıyor, yüzleşme/helalleşme süreçleri hala kurulamadı. Yeşil ve Jitem gibi 1990ların karanlık figürleri hala muamma ve beyaz Toros gibi suç sembolleri hala bir nefret ve saldırgan bir obje olarak kullanılabiliyor. Hesaplaşma ve helalleşme konusunda pek de bir girişim yok gibi, o nedenle zayıf not girildi.

7) Üçüncü taraf varlığı / etkin arabulucu — 3/10

Gerek silah bırakma / Fesih ve gerekse yapılan reformların uygulanması ve sürecin takibi ve denetimi hususlarında uluslararası veya ulusal ve sürecin başat yöneticisi olarak kalıcı, geniş yetkili bir üçüncü taraf yok yok gibi. Bağımsız izleme ve güven inşa mekanizmaları sınırlı. Bu, uygulama ve güven artışı için zayıf bir alan.

8) Yapısal ve anayasal reformlar — 6/10
Kalıcı çözüm için yasal/anayasal/yapısal değişiklikler gerekli ama somut reform adımları zayıf. Güçlü reform taahhütleri ve yasal düzenlemeler olmadan çözüm kırılgan kalır. Mecliste bir komisyonun kurulması oldukça olumlu bir adım, fakat Komisyon bugüne kadar somut bir adım atmış değil. Yapmış olduğu bilgi toplama ve tarafları dinleme süreci değerli, fakat yeterli değil. Yaptıklarından değil, fakat yapacaklarını tahmin ederek orta – üstü bir puan veriyorum.

9) Toplumsal entegrasyon çalışmaları — 3/10

İnsan hakları eğitim, barış eğitimi, kalkınma eğitimi, toplumsal önyargıların kırılmasına dönük online ve geleneksel medya programları, akademik ve politika önerileri, kültürel tanınma ve uygulama gibi alanlarda kısmi ama yetersiz girişimler mevcut. Toplumsal entegrasyon uzun vadeli, sabır isteyen programlar gerektirir; şimdilik kapsam yetersiz ve ileriye dönük bir projeksiyon da hala açıklanmış değil. Bu alan oldukça zayıf olduğundan notu zayıf.

10) Yapılandırılmış bir çözüm mekanizması — 2/10
Net, bağımsız, tarafsız ve denetlenebilir bir çözüm-mekanizması (silahsızlanma doğrulaması, geri dönüş takip mekanizması, adalet mekanizması, uygulama, izleme vs.) eksik. Komisyon bir adım, fakat bir adımla barış gelmez. Bu nedenle çözümün uygulanabilirliği düşük, risk yüksek.  

10 adımın ortalama puanı: Adım puanlarının toplamı = 42; ortalama = 4,2 / 10.  Bağıl değerlendirme sisteminin uygulanmadığı hiçbir puanlama sisteminde 10 üzerinden 4,2 başarılı bir not değil. Dolayısıyla süreç uluslararası barış standartlarına göre ilk yılında başarısız görünüyor.

Barış süreçleri getirdikleri fırsatların yanı sıra, beraberinde bir takım riskler ve tehditleri de getirirler. Daha doğrusu süreçlere yönelik ciddi tehditler oluşabilmektedir. Mevcut isimsiz süreç yöntem olarak konjönktürel 4 temel risk üzerinde ölçülecek. Her risk -10 puan üzerinden değerlendirilerek sürecin kırılganlığı ölçülecektir.

  1. Yerine getirilmesi zor yeni şartlar ya da önkoşullar ileri sürmek — −8/10

Süreci kilitleyebilecek stratejik bir tehlike. Tarafların birbirine dayattığı ağır önkoşullar ve kırmızı çizgiler çizmek süreci anlamsız hale getiri ve tıkayabilir. Bu riski yüksek görüyorum.

  1. Bölgesel ve küresel siyasette sistemik gelişmeler (Arap Baharı etkisi; Türkiye-Suriye-Kürt hattındaki askerî/stratejik değişimler) — −9/10

Bölgesel dinamikler barış süreçlerinin kaderini doğrudan etkiliyor. 2011 sonrası bölgesel kırılmaların geçmişte süreci bozduğu gibi, 2024–2025 döneminde Türkiye’nin Suriye’deki askerî hamleleri, Kürtlere yönelik söylem ve eylemleri ve SDF-Şam gelişmeleri süreci zayıflatabilir veya tersine çevirebilir. Bu tehdit çok yüksek ve doğrudan işlemektedir.

  1. Kapsamlı bir toplumsal katılımın sağlanamaması — −7/10

Az aktörle başlayan süreçler zamanla toplumsal bir katılıma dönüşmeli. Elitler arasında sağlanan anlaşma topluma yayılmazsa uygulamada zaafiyet olabilir; toplumun tüm kesimleri, başta kadınlar, gençler, yerel aktörler, mağdurlar kapsanmazsa meşruiyet zaafa uğrar.

  1. Sürecin şeffaf olmaması — −8/10

Başlarda gizli veya kapalı kapılar ardında sürmesi oldukça olağan, fakat zamanla süreç şeffaf hale gelmezse toplumsal güveni azaltır; güven eksikliği süreçleri geri döndürülemez biçimde kırabilir.

Toplam tehdit skoru (ortalama): −32 / 4 = −8,0 . Bunun ifadesi tehdit düzeyi genel olarak yüksek ve süreci kırılgan kılıyor.

Süreci güçlendirmeye yönelik olası bazı adımlar.

  1. Acil güven-inşa adımları: iyi niyet göstergeleri olarak tarafların çatışma dönemlerinden çıkıldığı ve daha pozitif bir döneme girildiğinin işareti olarak karşılıklı güven artırıcı adımlar atılmalı. Örneğin, silah bırakma, anadilde eğitim için adımlar, isimleri değiştirilen köy ve kasabaların isim iadesi, siyasi mahkûmların serbest bırakılması, medyada ve siyasette varsa çatışma dilinin terk edilerek barış dilinin kullanılması gibi.
  2. Bağımsız doğrulama ve izleme mekanizması kurulması: uluslararası veya bölgesel güvenilir aktörlerin (tarafsız gözlemci/teknik ekip) devreye girmesi; silahsızlanma/geri çekilme/geri dönüşlerin doğrulanması, yapılan reformların doğru bir şekilde uygulanmasının izlenmesi.
  3. Kamuya yönelik şeffaf iletişim planı: adımlar, takvim ve beklentiler halka düzenli, erişilebilir şekilde aktarılmalı; şeffaflık şüpheyi ve sabotaj ihtimalini azaltır.
  4. Kapsayıcı katılım mekanizmaları: tekil elit anlaşmaları değil; kadın, gençlik, mağdur dernekleri, yerel aktörler, ekonomistler ve bölge STK’ları sürece katılmalı.
  5. Siyasi/Anayasal reform gündemi hazırlığı ve yapılandırılmış bir çözüm mekanizması: kısa dönemde güven artışı adımları, orta vadede yapısal reform vaatleriyle eşleştirilmeli. Sürecin sağlan işlenebilmesi için iyi yapılandırılmış işlevsel bir mekanizma geliştirilmeli. Ulusal ve uluslararası danışmanlık ve teknik destek alınmalı.
  6. Bölgesel risklerin diplomatik yönetimi: Suriye hattındaki gelişmelerin barış sürecini sabote etmesini engellemek için aktörler arası koordinasyon (bölgesel aktörlerle diplomasi, garantiler) sağlanmalı. Süreci riske atacak eylem ve söylemlerden kaçınılmalı. Süreci güçlendirici adımlar atılarak (Suriye Kürtleri ile diyalog geliştirilerek, destek vererek konumları güçlendirilmeli) bölgesel riskler bertaraf edilmelidir.

Bir yıl önce başlayan süreç güçlü bir toplumsal desteğe rağmen, maalesef oldukça zayıf ve kırılgan bir safhada varlığını sürdürüyor. Bir yıldır ortada bir süreç var, fakat Komisyonun kurulması dışında ciddi bir adım atılmış değil. Bun da giderek toplumda barış umutlarını zayıflatmaktadır. Bunun yanında, bölgesel ve diğer konjönktürel riskler sürecin kırılganlığını daha da artırmaktadır. Sağlam bir dokunuş, güçlü ve hızlı güven inşa adımları atılmazsa, korkarım ki bu süreç de heba edilecek. Barış süreçleri uluslararası sistemin sunduğu fırsatlardır. Yani uluslararası sistem bir süreci desteklemezse başarılı olma ihtimali düşük. Bugün bu destek var ve bu büyük bir imkan sunuyor. İyi değerlendirilmez ya da heba edilirse bu fırsatın bir daha ne zaman geleceğini kimse bilemez.

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: