TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ NEDEN KONSOLİDE OLAMIYOR?

19 Kas 2025 - 17:16 YAYINLANMA

Demokrasinin literatüründe 500'den fazla tanımı olduğu ileri sürülmektedir. Ancak çağdaş, demokrasi ve demokratikleşme en azında demokrasinin kurumsal etkinliğinin yanında değer krizinin iyi bir şekilde yayınlanması bekleniyor. Örneğin insan hakları, hakların hakları, hakların özgürlüğü, güçlerin ayrılığı, hukukun üstünlüğü ve özgür basın gibi değerlerin dünya standartlarında olması gerekir. Oysa uluslararası demokrasi endekslerine göre, isim verilirse Freedom House'un son raporlarına göre, Türkiye özgür olmayan bir ülkede yer alıyor.

Türkiye tarihinde Osmanlı İmparatorluğu dönemi de dikkate alınarak ilk parlamento seçimlerinin yapıldığı 1877'den bu yana 1,5 asırlık demokrasi deneyimi (hatta Sened-i İttifak düşünülecekse daha da eskiye kadar) ve 1950 seçimleriyle 75 yıllık çok partili demokrasi deneyimine rağmen, hep iki ileri bir geri stratejiyle bir şekilde yerleşemedi. Demokrasi kasabasındaki tek oyun haline gelmedi.

Neden? Tabi bir sürü neden devam ediyor, ancak bu kısa yazıda daha çok en etkili nedenini tartışacağız.

Demokratikleşmenin engellenmesi sistemsel mi yoksa kültürel mi?

Demokratikleşme sürecinde hem kültürel faktörler hem de sistemsel yapılar önemli rol oynar. Kültürel unsurlar, bir toplumun demokrasiye olan duyarlılığını ve demokratik değerlerin benimsenmesini etkilerken, sistemsel demokrasilerin demokratik olarak sürdürüldüğünü ve sağlanacağını belirler.

Demokratik kültüre, özgürlüğe, özgürlüğe, insan haklarına saygı ve sosyal adalet gibi değerlere bağlılığını ifade eder. Bu değerlerin toplumun ne derecede benimsendiği, demokratikleşmenin derinliği ve sürdürülebilirliğinin etkileri. Eğitim, tabi evrensel değerlere paralel bir eğitim ve toplumsal bilinçlenme, demokrasi kültürünün başlangıcında kritik öneme sahiptir. Bunların demokratik rejime geçiş ve demokratik değerlere olan inancı, demokratikleşmenin doğrudan etkileri.

Demokratikleşme sürecindeki sistemsel yapılar da oluşur. Yönetim biçimleri, güçlerin ayrılığı, hukukun üstünlüğü ve sivil toplum etkinliği gibi unsurlar, demokratik olarak yönetilenni ve sürdürülmesini şekillendirir. Ayrıca devlet ve sivil toplum arasındaki ilişki, demokratikleşme sürecinde kritik bir rol oynar.

Demokratikleşme sürecinde, kültürel ve sistemsel parametrelerin değişen unsurlarıdır. Kültürel değerlerin demokratikleşmeye, demokratik değerlerin demokratikleşmesini ve demokratik değerlerin benimsenmesini sağlarken, sistemsel düzenlerin bu değerlerin kurumsallaşmasını ve sürdürülebilirliğini sağlar. Dolayısıyla demokratikleşmenin başarılı olması için hem kültürel hem de sistemsel olarak birlikte ele alınması gerekmektedir.

Literatürde bu konuda bir konsensüs ortaya çıkmasına rağmen, kendi okumalarım ve gözlemlerimden yola çıkarak kültürel insanlardan çok daha fazla koptuğunu söylemek yanlış olmaz.

Gabriel Almond ve Sidney Verba'nın çalışmaları, demokratik sistemlerin sağlıklı işlemesi için yalnızca kurumsal yapıların yeterli olmadığını, aynı zamanda güçlü bir yurttaşlık bilincinin ve demokratik değerlerin sahip bir siyasal devletin varlığının gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda, siyasal kültür ve sosyal sermayenin, demokratik büyüme etkinliğinin kritik unsurları olarak sunulması.

Türkiye'de sistem ya da yasal düzenlemeler mükemmel olmasa da demokratik bir sistem inşası için yeterli bir altyapıdan bahsetmek mümkündür. Fakat farklı boyut bu sistem başarısız oluyor, onu geliştirecek ve daha da ileri olacak demokratik kapasiteden yoksundur. Demokratikleşmede geriye doğru ket vuruşun önde gelen güçlü liderlik ve otoriter eğilimler ortaya çıkıyor. Türkiye tarihi, her dönemde ve genel olarak zihni inşada hep bir kurtarıcı ve liderlik kültü var olmuştur. Gerektiğinde olması anında hep birilerini tabulaştırma ve tapınma geleneğinin demokratikleşme sürecinde geriye doğru ket vurmaktadır. Demokratik ülkelerin siyasal kültürünü değiştiren bu tarz kişilikleri kutsama ya da tabulaştırmaya rastlamak zor iken, demokratik olmayan toplumların tarihi sahte kahramanlar ve tabulaştırılan liderler ve müritlerce uçurulan şeyhlerle doluydu.

Demokratikleşmenin dışa doğru diğer bir kültürel olmayan siyasal ve toplumsal kutuplaşmasıdır. Cumhuriyetin büyümesi ile laik-anti laik, Kürt-Türk'ün büyümesi giderek derinleşti. Cumhuriyet demokratikleşemeyince kutuplaşma ve bölünme stratejileri üzerinden varlıkları devam ettirdi. Vatandaşlık üretemeyen, modern bir devlet olamayan sistem etnik ve dini kimlikleri çoğulcu bir yapı ile koruyamadı ve eşit hep kutuplaşma üretti. Tekçi bir kimlik dayatan rejimi, çoğulcu bir toplum oluşturmanın önünde engel olduğu gibi sürekli kutuplaştırma üretti. Din, dil ve diğer tüm kimliklerin kapsayıcı olması rejimi, maalesef tekçi bir kimlik üretildi ve farklılıkları hep tehdit olarak görüldü ve yansıtıldı. Bu da modern çoğulcu ve demokratik bir toplumun gidişatını engelledi. Irkçı, ötekileştirici ve ayrımcılıkçıların sonuçları ve büyümesi için zemin oluştu. Günümüzde dijitalleşme ile artan sosyal medya platformlarında bu kutuplaştırma süreci daha da etkili ve tehlikeli bir hal aldı.

Kutuplaşma süreci, siyasal sistem bir rejime dönüştürüldü ve ülkenin ülkesinden çok rejimin güvenliği hep ön planda tutuldu. Demokratikleşme hamleleri sürekli askeri darbelerle ve müdahalelerle engellendi. Aynı saiklerle yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesi göz ardı edildi. Rejimin selameti için inanç bir rejim sopasına dönüştürüldü. Küreselleşme meydana gelen onca sistemik değişim ve dönüşümler de bu antidemokratik değişime dönüşmedi. Son bir asırda dünya sistemi sistemik düzeyde en az üç kez değişti, ancak bu tekçi, dışlayıcı ve merkezi sistemci değişmedi, hep değişime direndi. Giderek otoriterleşti ve bugün özgür olmayan rejimler arasında Freedom House haritalarında mor (özgür olmayan ülke) renk boyandı. Dünyada artan popülizmle birlikte var olan cılız demokrasi daha da cılızlaştı ve böyle giderse yakın zamanda ölmesi mukadderdir.

Bütün bu otoriterleşme koşullarını destekleyen tarih, din ve törende önemli bir rol oynadı. Bu üç faktör hem toplumsal zihninde hem de zararlı otoriterleşme sürecini siyasal olarak destekledi. 150 yıllık demokratikleşme deneyimine rağmen hala demokrasi konsolide olamamışsa ki olamamış, bırak konsolidasyonu NŞA'da sadece seçim demokrasisi olarak anılacak bir düzeyde tutulurken genel olarak toplu halde kültürel olduğunu söylemek yanlış olmaz. Sistemin kendisi mükemmel değil belki ama hoşgörülü, demokratik ve çoğulcu bir kültür oluşturulabilseydi, ortada sistem üzerinden konsolide olmuş bir demokrasi rahatlıkla kurulabilirdi. Ama olmadı ve olacak gibi de durmuyor.

 

 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: