AZERBAYCAN- ERMENİSTAN BARIŞ GÖRÜŞMELERİNDE SON GELİŞMELER

07 Ara 2025 - 21:59 YAYINLANMA

Bir proje olarak Ermenilerin Azerbaycan’ın kadim topraklarında yerleştirilmesiyle başlayan çatışmalar hafızalarda vahşetlerle dolu tabloları bırakarak günümüze kadar devam edegelmiştir. Azerbaycan’ın her bölgesinde Ermeni Taşnak çetelerinin bıraktığı vahşet hala halkın hafızasında canlı durmaktadır. 31 Mart 1918 yılında Ermeniler başta Bakü olmak üzere Şamahı, Guba, Kürdemir, Salyan ve Lenkeran şehirlerinde gerçekleştirdikleri büyük soykırımlar dolayısıyla Azerbaycan’da her yıl 31 Mart soykırım günü olarak anılmaktadır. 1992 yılında dünyanın gözü önünde Azerbaycan’ın Yukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında Ermeniler tarafından sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayırımı yapılmadan gerçekleştirilen katliam da Ermeni barbarlığının bir başka bir halkası oluşturmuştur. İşin özü Ermenistan denildiğinde Azerbaycan halkının zihnin katliam, soykırım, dehşet ve işgal eylemleri canlanmaktadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Azerbaycan, Ermenistan ile barış sürecini ilerletmeye büyük çaba göstermektedir. İkinci Karabağ Savaşının Azerbaycan’ın mutlak zaferiyle sonuçlanmasından bu yana başlatılan barış süreci Ermenistan’ın tutumu yüzünde farklı mecrada ve farklı boyutlarda bir ileri iki geri adımla süre gelmektedir. 

Barış süreci, 2025 yılı itibarıyla çatışma sonrası dönemin en ileri aşamasına ulaştığı ve diplomatik ilişkilerin kurumsallaştırılmasına yönelik yeni bir çerçeve ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Trump’ın arabuluculuğunda Washington’da paraflanan barış anlaşması, iki ülke arasındaki askeri gerginlik ve toprak merkezli çekişmelerin sona ererek, bunun yerine siyaset ve ekonomi alanlarında normalleşmeye dayalı yeni bir dönemin başlayabileceğini göstermektedir. Uluslararası aktörlerin temkinli iyimser yaklaşımı ve taraf devletlerin söylem düzeyinde barışa hazır olduklarını ifade etmeleri, sürece yönelik diplomatik momentumun güçlendiğine işaret etmektedir. Azerbaycan’ın Ermenistan’a kargo taşımacılığında işgalden beri uygulanan tüm kısıtlamalar kaldırması benzer adımın Ermenistan’dan da gelmesi iyi niyet açısından atılmış somut adımlardır. 

Bununla birlikte barış süreci henüz tamamlanmış değildir. Aslında süreç ciddi kırılmalara maruz kalabilir. Özellikle sınırların kesin çizimi, transit ve koridor hatlarının hukuki statüsü, güvenlik garantileri ve anayasal ifadeler gibi “yüksek hassasiyetli” başlıklar sürecin kırılganlığını artırmaktadır. Zengezur eksenindeki ulaşım ve bağlantısallık düzenlemeleri, sadece ikili çıkarları değil, bölgesel güç projeksiyonlarını etkileyen çok katmanlı jeopolitik etkiler üretmektedir. Toplumsal hafıza, göçmen sorunu, mülkiyet ve geri dönüş mekanizmaları gibi konuların da sadece diplomatik değil, sosyo-psikolojik düzeyde yönetilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda barış, yalnızca devletlerarası bir sözleşme değil, dönüştürücü toplumsal uzlaşı kapasitesi gerektiren çok boyutlu bir süreci barındırmaktadır. 

Dolayısıyla mevcut durum, “nihai barış”a giden yolda umut verici olmakla birlikte hala ciddi risk ve kırılmaları içermektedir. Halihazırda gelinen nokta geri dönüş ihtimalini tamamen ortadan kaldırmamış olan bir geçiş aşamasını temsil etmektedir. Sürecin kalıcılığı, tarafların egemenlik ve güvenlik hassasiyetlerini uluslararası garantiler ve karşılıklı güven inşa edici mekanizmalarla desteklemesine bağlı görünmektedir. Diplomatik ilerlemenin kurumsallaşması, toplumlar arası temas kanallarının açılması, ekonomik işbirliği projelerinin somutlaştırılması ve dış aktörlerin dengeleyici değil kolaylaştırıcı konumlanması; bölgesel barış mimarisinin sürdürülebilirliğini belirleyecek temel parametreler olarak değerlendirilebilir.

Olayın bir de Türkiye’ye bakan yönü bulunmaktadır. Bu gelişmeler bağlı olarak son günlerde Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşip, normalleşmeyeceği ve sınırların açılıp, açılmayacağı konuları sıklıkla gündeme gelmektedir. Kanaatimce Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin normalleşme sürecinin seyrine bağlı olmakla birlikte, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi ve sınırının açılması orta vadede açılması ihtimal dahilindedir. 2020 sonrası Karabağ’da oluşan yeni güvenlik mimarisi, barış anlaşmasına yönelik diplomatik çabalar ve bölgesel aktörlerin- özellikle Türkiye-Azerbaycan ikilisi ile AB ve ABD’nin - normalleşme yönündeki teşvikleri bu ihtimali güçlendirmektedir. Bununla birlikte Ermenistan iç siyasetindeki kırılganlık, diaspora baskısı ve Rusya ile ilişkilerdeki belirsizlik sürecin en önemli risk alanının başında yer almaktadır. Dolayısıyla sınırın açılması, ancak Erivan’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne ve sınırların tanınmasına dayalı normatif çerçeveyi net biçimde kabul etmesi ve bölgede kalıcı barışa yönelik taahhütlerini somutlaştırmasıyla gerçekçi bir senaryo hâline gelecektir.

Sınırın açılması, iki ülke dış ticareti üzerinde yüksek düzeyde olumlu bir etki oluşturacaktır. İlişkilerde normalleşme ve sınırın açılması, Türkiye ve Ermenistan arasındaki ticaret hacmini doğrudan artırma potansiyeli taşımaktadır. Halihazırda Gürcistan üzerinden dolaylı yürütülen ticaretin maliyet ve zaman açısından daha verimli bir zemine oturması, lojistik giderleri düşürerek, özellikle inşaat malzemeleri, gıda ürünleri, tekstil ve tüketici ürünleri gibi sektörlerde karşılıklı pazar erişimini kolaylaştırabilir. Türkiye’nin sanayi ve hizmet kapasitesi ile Ermenistan’ın Kafkasya içi konumu düşünüldüğünde, orta ölçekli işletmelerin ve sınır bölgelerinin ekonomik canlanması, istihdamın artması ve bölgesel ticaretin çeşitlenmesi muhtemel sonuçlar arasındadır. Ayrıca, sınırın açılması uluslararası yatırımcıların risk algısını azaltarak, bölgeye yönelik küçük ve orta ölçekli girişimlerin önünü açabilir.

Daha geniş jeoekonomik perspektiften bakıldığında, sınırın açılması Güney Kafkasya’daki ulaşım ve lojistik ağlarının yeniden şekillendirilmesine katkı sunabilir. Türkiye–Ermenistan hattının açılması, Orta Koridor’un alternatif güzergâhlarının çeşitlendirilmesi, İran’a bağımlılığın azalması ve Türkiye’den Orta Asya’ya uzanan ticari akışın daha esnek hâle gelmesi anlamına gelecektir. Ayrıca bu adım, Türkiye-Azerbaycan-Orta Asya bağlantılarının tamamlayıcısı olarak görülebilecek Zengezur Koridoru tartışmalarına ikincil bir yön sağlayabilir; bölgesel rekabeti yumuşatıp ekonomik karşılıklı bağımlılık yaratma ihtimalini artırabilir. Sonuç itibarıyla sınırın açılması ekonomik faydaların ötesinde, bölgedeki güvenlik mimarisinin sivil ve ticari araçlarla pekiştirilmesine imkân tanıyarak Güney Kafkasya’da daha istikrarlı ve öngörülebilir bir ortam oluşmasına katkı sağlayabilir.

 

 

 

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: