GAZZE SAVAŞININ BİLANÇOSU
7 Ekim 2023 tarihinde başlayan Gazze Savaşı, yalnızca Ortadoğu’daki güç dengelerini değil, aynı zamanda uluslararası sistemin insani ve hukuki normlarını da derinden sarsmıştır. İki yıldır devam eden ve Başkan Trump’ın arabuluculuk girişimleriyle zaman zaman durulsa da kalıcı bir çözüme ulaşması henüz meçhul olan Gazze savaşı, insanlık hafızasında bir kara leke olarak yer edecektir. Zira bu savaş, yalnızca bir askeri çatışma değil; insani değerlerin, uluslararası hukukun ve vicdanın ağır biçimde sınandığı bir trajedidir. On binlerce masumun hayatını kaybettiği, şehirlerin yerle bir olduğu, çocukların geleceksiz bırakıldığı bu süreç, küresel siyasetin çifte standartlarını ve güç siyasetinin vicdansız yönünü bir kez daha gözler önüne sermiştir. Sonuçta Gazze, yalnızca Ortadoğu’nun değil, insanlığın vicdan coğrafyasının merkezine kazınmış bir sembole dönüşmüştür. Bu savaş güç ile adalet arasındaki uçurumun, sessizlik ile sorumluluk arasındaki derin çelişkinin sembolü olarak da hafızalarda yer edinmeye devam edecektir.
Gazze Sağlık Bakanlığı’nın Temmuz 2025 verilerine göre, savaşın başlangıcından bu yana 60.000’den fazla Filistinli hayatını kaybetmiştir (Al Jazeera, 2025). Bazı bağımsız kuruluşlar bu sayının 65.000–67.000 aralığında olduğunu bildirmektedir. Ölümlerin yaklaşık %80’i sivil, %30’u çocuk, %16’sı kadın olarak kaydedilmiştir (The Guardian, 2025). İsrail tarafında ise 7 Ekim saldırılarında yaklaşık 1.200 kişi, devam eden kara operasyonlarında ise 450’den fazla İsrail askeri yaşamını yitirmiştir (Reuters, 2025). Gazze Şeridi’nde 500.000’den fazla insan açlık ve yoksulluk koşullarında yaşamaktadır. Gıda sıkıntısı: 2025 Eylül ayına kadar 361 kişi, bunların içinde 130 çocuk, açlık nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Bu veriler, çatışmanın asimetrik niteliğini açıkça ortaya koymaktadır. Yani Gazze’de sadece savaş değil, soykırım gerçekleşmektedir. Gazze’de yaklaşık 1,7 milyon kişi yerinden edilmiş, altyapı ve sağlık sistemi tamamen çökmüştür. Hastanelerin %70’i kullanılamaz durumdadır; su, gıda ve elektrik erişimi yok denecek seviyeye düşmüştür. Bu koşullar, savaş sonrası dönemde ikincil ölümler (açlık, hastalık, tedavi yetersizliği) riskini dramatik biçimde artırmaktadır (PBS, 2025). 170.000’den fazla bina hasar görmüş veya yıkılmış, 70.000’den fazla ev tamamen yok olmuştur.
Gazze’de tarım alanlarının %60’ı zarar görmüş veya tamamen yok olmuştur. Savaş boyunca kullanılan fosfor, termobarik ve yüksek patlayıcı mühimmatlar, toprağın kimyasal yapısını bozarak uzun vadeli bir ekolojik felaketin zeminini hazırlamıştır. Toprağa karışan ağır metaller ve toksik kalıntılar, yalnızca üretimi değil, yeraltı sularını, gıda zincirini ve insan sağlığını da tehdit eder hâle gelmiştir. Bu durum, klasik bir savaşın ötesine geçerek, “ekolojik terörizm” olarak tanımlanabilecek yeni bir yıkım biçimini ortaya koymaktadır. Çünkü burada hedef yalnızca insanlar değil, doğanın kendisidir. Gazze’de yaşanan bu ekolojik yıkım, savaş sonrası dönemde on yıllarca sürecek çevresel bir travma yaratma potansiyeline sahiptir ve bölgenin yeniden tarımsal üretime dönmesi için uluslararası çevre rehabilitasyonu programlarına acil ihtiyaç bulunmaktadır.
Uluslararası Para Fonu (IMF), Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Bankası’nın ortak değerlendirmesine göre, Gazze Şeridi’nin tam olarak yeniden inşası için yaklaşık 53,2 milyar ABD doları gerekmektedir. Bu miktarın ilk üç yılda 20 milyar doları harcanması gerekir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) değerlendirmesine göre, sağlık altyapısının yeniden inşası için 7 milyar dolardan fazla kaynak gerekmektedir. Kültürel miras ve çevreye verilen zararın yaklaşık 18 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. BM değerlendirmesine göre, Gazze Şeridi’nin tam olarak yeniden inşası 16 ile 80 yıl arasında sürebilir. Bu süre, yeniden inşa hızına ve uluslararası desteğin devamlılığına bağlı olarak değişebilir. İlk üç yılda temel altyapının onarımı ve insani ihtiyaçların karşılanması için yaklaşık 20 milyar dolar kaynak ayrılması gerekmektedir.
Bunlar savaşın maddi tahribatı, yani şehirlerin, evlerin, altyapının ve doğanın yıkımıdır. Ancak Gazze’deki yıkımın bir de manevi boyutu vardır ki, bu tahribat çok daha derin, çok daha kalıcıdır. İki yıldır süren savaş, yalnızca binaları değil, insanların umutlarını, aidiyet duygusunu ve güven hissini de yıkmıştır. Sürekli bombardıman altında büyüyen çocuklar için gökyüzü artık mavi değil, korkunun rengi olmuştur. Aileler parçalanmış, kuşaklar arası bağlar zedelenmiş, insanların birbirine ve geleceğe olan inancı sarsılmıştır. Toplumsal hafızada derin bir travma ve kırılma oluşmuştur. Mezar taşlarının arasında doğan çocuklar, okulsuz kalan bir nesil, sessizliğe gömülmüş bir kültür bu savaşın mirası olarak kalmıştır. Manevi yıkım, savaş bittiğinde dahi uzun yıllar sürecek; yeniden inşa edilemeyecek tek şey belki de insanların iç dünyasındaki o yıkılmış güven duygusu olacaktır. Sonuçta Gazze’de olan, yalnızca bir kentin değil, bir halkın ruhunun kuşatma altına alınmasıdır ve bu, hiçbir mühendisliğin, hiçbir diplomatik uzlaşının kolay kolay onaramayacağı bir yaradır.
Trump arabuluculuğunda gerçekleşen barış anlaşması savaşı durdurur ya da durdurmaz bilinmez; fakat bu yıkımı gerçekleştirenlerin insanlık önünde hesap vermeleri zorunludur. Aksi takdirde sadece hukuki bir boşluk kalmaz; insanlık vicdanı da sonsuza dek kanamaya devam eder. Hesap verme süreci; sorumluların adalet önüne çıkarılması, mağdurların acılarının tanınması, tazminat ve onarım mekanizmalarının işletilmesi ile toplumsal iyileşmenin koşullarını oluşturulmalıdır. Bunun için uluslararası hukukun ve bağımsız soruşturma mekanizmalarının devreye sokulması; savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve çevresel tahribatla ilgili delillerin titizlikle toplanıp korunması; mağdurların anlatılarının kayda alınması ve kalıcı bir belgeleme ile hafıza çalışması elzemdir. Aynı zamanda, adaletin sadece cezalandırmaya indirgenmemesi; yeniden yapılanma, rehabilitasyon, kültürel ve manevi onarım programları ile toplumsal uzlaşıyı hedefleyen politikaların da hayata geçirilmesi gerekir. Eğer uluslararası toplum bu sorumluluğu yerine getirmez ve şeffaf, hesap sorulur bir süreç işletmezse, Gazze’de yaşananlar tarih sahnesinde bir ihmal ve unutuluş travmasına dönüşecek; kurbanların acısı ve failin cezasızlığı kuşaklar boyunca sürecek bir kırık bırakacaktır. Bu yüzden adalet, sadece geçmişin kapanması için değil, geleceğin insan onuruna dayanması için de bir zorunluluktur.
Kaynakça
- Al Jazeera (2025). Gaza Tracker: The Human Toll of Israel’s War on Gaza. Doha.
- Amnesty International (2025). Gaza: Evidence of War Crimes Must Be Investigated.
- PBS (2025). Over 60,000 Palestinians Have Died in the Israel–Hamas War.
- Reuters (2025). Palestinian Death Toll from Israeli Military Offensive in Gaza Surpasses 60,000.
- The Guardian (2025). Israeli Military’s Own Data Indicates Civilian Death Rate of 83% in Gaza War.
 
                 
            